SEVERSEN SEVİLİRSİN, VURURSAN SAZINA SAYILIRSIN

 

                    SEVERSEN SEVİLİRSİN, VURURSAN SAZINA SAYILIRSIN


                Bakmayın buranın eski,metruk bir dükkan gibi göründüğüne. Eskiden görecektiniz. Haydar Usta derler bir balık ustası vardı burada. Akşamları rakı balık sunulurdu müşterilere sazendeler eşliğinde. Haydar Usta konuşurdu balıklarla. Her birinin huyunu suyunu bilirdi. Balık pişirmekte ne var demeyin.  Her balığın kendine yakışan sosu, baharatları hatta baharatların oranları bile farklıdır. Her biri ayrı bir ustalık ister. Haydar Usta işinin piriydi. Balıkçıların sabah tutukları balıklara şöyle bir bakar, içinden kafasındakine uygun büyüklükte olanları seçer, bir maşallah çeker, başlardı işe koyulmaya. Müşterisi çoktu, bereketi bol. Gönlü de zengindi  Haydar Usta'nın.

                  İşte bu eski dükkan Haydar Usta'nın ölümünden sonra yanında çalışan Asım'a kalmıştı.. Rahmetli Haydar Usta kimi kimsesi olmadığından Asım'ı yanına almış, yetiştirmiş , ölürken de dükkanı ona bırakmıştı. Ustası öldükten sonra Asım meyhane işini pek beceremedi,  burayı da bir kahvehaneye çevirdi. Ustası öldüğünde henüz 19 yaşındaydı Asım. Seneler ne de çabuk geçmişti. Şimdi ihtiyarlamış, altmışına merdiven dayamıştı.

                - Hey gidi günler, hey...dedi bunları düşünürken. 

                - Usta iki çay!

                -Geliyor!

                Karşı masadaki iki genç son zamanlarda sık geliyorlardı bu kahveye. Asım pek tanımıyordu bu gençleri. Bu eski dükkana gelmeyi neden tercih ettiklerini anlamıyordu ama hoşuna gidiyordu bu genç müşterilerinin dükkana tezat enerjileri. Sevimliydiler hergeleler. Kendi gençliği aklına geliyordu onları izlerken. Asım da Haydar Ustası öldüğünde bu gençlerin yaşındaydı. 

                -Hey gidi Haydar Usta... dedi çayları koyarken. O esnada Ferit girdi içeriye,

                -Kolay gelsin Asım, dedi. Bir orta kahve.

                - Gençlerin çayını vereyim, geliyor.

                Ferit kalender adamdı. Asım severdi Ferit'i. Ona ustasının gençliğini hatırlatıyordu. Ferit Asım'dan küçüktü ama ismiyle hitap ederdi çocukluğundan beri. Kimseye abi demezdi. Yakışıklı adamdı. Ara sıra bıyıklarını düzeltir, dalar giderdi bir şeylere. Yine bir yandan bıyıklarını düzeltirken dalıp gitmişti bir yerlere. Evliydi Ferit, lakin çapkın adamdı vesselam. Karısı Nebahat bilirdi bunu da ses etmezdi. Kocasının sözünden çıkmazdı. Hem iyiydi kocası, Allah başından eksik etmesindi; gezerdi, tozardı ama ihmal etmezdi ailesini. Ne kocalar vardı, bin şükürdü haline. Eksiği gediği yoktu. Eh, yakışıklı adamdı kocası, çapkınlık da erkekliğin şanındandır. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır ne de olsa. Varsın olsun o kadar da. Hem boşansa elalem ne der şu yaştan sonra, tövbe estağfirullah. Böyle düşünürdü Nebahat, razıydı dört duvarına. Yaşar giderdi küçücük dünyasında.

                - Hayırdır Ferit, daldın gittin yine, dedi Asım kahveleri masaya koyarken. Ne oldu, Karadeniz'de gemilerin mi battı, yoksa yengeyle kavga mı ettiniz yine? Dedi ama der demez pişman oldu söylediğine  Asım Usta. Cevapsız bir soruydu bu, bilirdi. Ne sevdalılar, aşıklar mesken edinmişti bu dükkanı. Çocukluğundan bu yana sevda üzerine ne hikayeler dinlemiş, neler işitmişti. Oturdu sessizce Ferit'in yanına.O da kahvesini içerken kendi sevdalarına, gençlik düşlerine döndü.

              Yenge dediysek yanlış anlamayın, Nebahat yenge değil bu. Sevdalısı Gönül. Gönül de bir Gönül yani. Güzel mi? Güzel elbet. Can mı? Candan öte. Sevdası da sevda yani; belası, kara bela. Dışarıdan bakınca heykel gibi, demir gibi haspam, yıkılırsa içeriden yıkılır. Kurşun işlemez de Ferit'in bir sözü eritir, bitirir; yakar, kavurur. Lakin eğilmez asla. Eyvallahı yok, sevdası çok. Sevip sardı mı kedi gibi Ferit'in koynunda. Daha koynundan çıkar çıkmaz başlarlar kavgaya. Ferit'in koynundaki kedi, kaplana dönüşür. Ferit gittiği an cehennem Gönül' e. Yer yerinden oynasın, yıkılsın , yansın dünya. Gidişi olsun da dönüşü olmasın; gideceği yere varamadan yolda ölsün de ruhu dinginleşsin Gönül'ün. Sevdiğinin ölümü daha kolay ayrılıktan. 

                Ferit'in içi parçalanır her seferinde. Sevgilisinden her ayrılışı dönüşsüz gibi gelir o an. Son bir can havliyle sarılır yarine çıkarken, başını eğer ve  Nebahat'in yanına gider. Ya neden olduğunu bilmeden, ya alışkanlıktan, ya da kendince sebeplerinden bilinmez. Yüreğini, canını bırakır da gider.

                Eve  gitmek istemedi bu kez, ayakları Asım'ın kahvehanesine doğru gitti kendiliğinden. Üstünde sevdiğinin kokusu , zihninde  sevdiğinin halleri... Biraz yalnız kalmak istedi. Uzasın istedi bu özel zamanlar. Gönül bu belli olmaz, belki bu kez gerçekten son görüşüydü onu. Nice hatunlarla sevişmişti ,  sevilmişti de belki onlar tarafından ama bu kez başkaydı işte. 

                - Eline sağlık Asım , dedi kahvesinden son yudumunu alırken. Canı sıkkındı; sesinden, halinden belliydi. Belki de Gönül'ü tekrar göremeyeceğini düşündüğündendi.  Bir yandan da ' Yok canım, mümkün değil.' diye geçiriyordu içinden yakışıklı beyimiz. Ne de olsa aşıktılar, dayanmak kolay mıydı ayrılığa? 

                -Afiyet olsun Ferit, dedi Asım Usta. Bekle hele. Haydar Usta'nın emanetini vereceğim sana. 

                Ferit şaşırdı önce, Asım 'ın emanet dediği Haydar Usta'nın emektar sazıydı. Gözleri doldu. Çocukken Haydar Usta öğretmişti ona bağlama çalmayı. Birlikte söyledikleri Aşık Hüdai'nin sözleri geldi aklına:

 ' Sevda sahrasında Mecnun değilsen    Ne Leyla'yı çağır, ne çölü incit.'

                Daha bir kırıldı gönlü, içi ezildi. Asım Usta anladı Ferit'in halinden. 

                -Ferit, dedi o davudi ses tonuyla. Ferit gömüldüğü kendinden Asım'ın sesiyle sıyrıldı. Dikkatini ona verdi. Asım,  Ferit'in kendisini dinlediğine kanaat getirince devam etti.

                -Ne demiş Mevlana, ' Uzaklık dediğin nedir ki ey sevgili! Biz Yaradan'ı da görmeden sevmedik mi?

                Ferit sessiz kaldı bir süre. Sonra Gönül' ü düşündü. Gönül aşktı, Gönül'ün aşığıydı. Gönül de ona aşıktı elbet. Aldı Haydar Usta'nın emektar bağlamasını eline; başladı çalıp söylemeye,

      ' Gönül çalamazsan aşkın sazını            Ne perdeye dokun ne teli incit...'


                                                                                               MELTEM ÖZ

                

                

              

                


Yorumlar

Popüler Yayınlar